9 Temmuz 2015 Perşembe

Prag'da sonbahar

Prag’da geceyarısı son sigaramı paylaşıyorum hamam böcekleriyle
Sokağın mavi ışıkları ayrılık seramonisine hali hazırda bekliyor
Alkış tutmak için ihtişamla
Bütün nefret söylemlerini kaldırım taşlarına yazıyorum,
On binlerce ayak izi üzerinden geçsin diye
Acım geçsin diye anlatıyorum anla işte
Bu köhne odanın içinde hayaletlerin dansından bıktım
Sustur artık çalmasın vivaldi
Bölmesin tiz bir çığlık geceyi
Ben uyumalıyım artık bir kısmını nevrotik pirelerin yediği bu koltukta
Rüya görmek bilsen nasıl zevkli.
Uçurumlardan düşmek gibi
Seni şehvetle dudağından öpecekken alnının tam ortasından vurmak gibi
Ne acı ne ihtişamlı biri cenaze töreni…
Düşlerin içinden çıkıp yıldız saydığımız geceleri anımsadım
Yaslı günlerden kalan son matemi de gökyüzüne yazıp yıldızlarla kaydırdığımızı
Yeryüzünü ayaza keserken ben yüzümü sadece sana dönmüştüm,üşümüştüm
Sağ elinle ruhumda ki buz kütlesine dokundun
Evrenin buz kestiği o dolunay gecesinde kutuplarda yaşayan bütün kardan adamları öldürdün
Ben ki onlarda seni görmüştüm
Senin arsız yüzünü en soğuk en derin yerlerine gömmüştüm
Melankolik bir sonbahar sabahıydı Pragtaydım Bohemya’da
Gazete elimde keyifsiz bir gün ama aynı zamanda mutlu bir işkence
Gazetede yazıyordu en son kızıl saçlı bir kadının koynunda görülmüşsün
Yorgun bitkin zorlu bir savaştan dönmüşsün sen yüzünü döndüğün kızıl saçlı kadın tarafından sonbaharlı bir Prag sabahında öldürülmüşsün…

Jezebel Del Adel



kış ve mandalina

Gittiğinden beri o mandalina öylece koltuğun üstünde
Çok canın çekmişti yiyecektin belkide
O büyük kavgadan önce
Tam 3 gün oldu  o orda, sen yoksun burda yeseydin de öyle gitseydin
Yemediklerini, söyleyemediklerini bırakmasaydın arkanda
Bak ağlıyorlar şimdi annen sana küçük bir çocukken bıraktıklarının arkandan ağlayacağını söylemedi mi?
Şimdi mevsimlerden hangisi bilmiyorum
Bildiğim sonbahar görevini kışa teslim etmiş ben hiç üşümüyorum
Takvimlerden kaçıncı gün saymıyorum
Benim takvimimde gittiğin günden sonraki sayfalar kaybolmuş bulamıyorum
Kış çalarken kapımı usulca açmayı hiç düşünmüyorum
Sen olsan birlikte açardık camlarımızı kışa
Kartanelerini misafir ederdik saçlarımıza
Avuçlarımızda uyuturduk savruk bir kar tanesini
Donmaya da razıydık Norveç'e biletimiz vardı hatırla
Tarçınlı süt seninle bir kış gecesinde içtiğimiz kadar zevk vermeyecek bir daha
Artık ne bir kış güneşi ne bir yaz gecesi hepsini bavuluna gizlemişsin götürüp getirmemek üzere
Sonbaharı bıraksaydın bari doğduğum mevsimi
Rüzgar uğultusuyla kulaklarımda çınlayan hazan melodisini
Ben çok severim bilirsin kurumuş yaprak sesini
O yaprakları  yollarda ezip geçtiğim gibi  sen ezip geçme beni
Ezip geçtin bizi...
Ve bir zaman sonra unuttuğun mandalinayı  almak için asla geri dönme!
Başka evlerde ara onu başka bedenlerde
Bir gün gövdesine hain bir balta darbesiyle vurulan  ve yıkılan ....

Jezebel Del Adel

8 Temmuz 2015 Çarşamba

sarışın cinayet

İçimde her gün bir Mariyn Monroe intihar ediyor

hayır ! bu intihar süsü verilmiş sarışın bir cinayet...

kendim öldüm sanıyorsun ama beni senin nasıl öldürdüğünü aslında herkes biliyor

hiç durmadan yazdım anlattım onlara...

sarı saçlı bir gölge önce odama sızdı duvarlarımda ayak izleri vardı yastığımın kenarında bana boynundan çıkarıp verdiği atkısı...

önce yeşil gözleri kapadı gözlerimi

sonra hırçın elleri kalbime sarılarak kesti nefesimi...

bir kere ölür ya insan bin defa ölüyorum gölgesi ayaklarımın önüne düştüğü her an

ah marilyn! sen kurtuldun seni üzen adamlardan bir defa öldün ne güzel öldün...

usta katillerin bu şehirde görünmez olduğu doğru, şehir saklar onları

ben bir yalan söylesem tüm sokaklar haykırır doğruları

şimdi gitme vakti marilyn ! bir sonraki cinayete kadar daha fazla kan kaybetmemeliyim kanıyorum yazdıkça olsan şimdi bir sigara içerdik karşı karşıya

senin sigaranda kırmızı ruj izi olurdu benim kan, kanıyorum...

sana kanıyorum...
                                                     Jezebel Del Adel

7 Temmuz 2015 Salı

notre dame' den sevgilerle

Rüyamda Notre Dame’ in yıkıldığını gördüğümde anlamıştım artık beni sevmediğini

Şarkılar uyduruyorum kendimce  bu şehrin kadedralinin çan sesleriyle

Paris küf kokuyor janne!

Oda gittiğinden beri rutubet ağlıyor

Bırakma dedim o lanet paltonu askıda

Aslında iz bırakmak değildi derdin dağınıklığındı boşvermişliğin

Şimdi şehir surat asıyor

Eyfel  kulesiyle özgürlük anıtı çarpışsa kim galip gelir?

Senle benim savaşımda iki kırık cam parçası benim hakkımdan gelir

Dayamak için bileklerime kesmek için iki küçük bileği

Kan şekeriyle seni komaya sokmak için


Acı çekmen için ben bütün renkli balonları havaya uçurabilirim…

                                              Jezebel Del Adel

renksiz

İyi ayarla ki bozulmasın diyordu bir ses...

Rengi kaçmasın yaşamın,

Asidi kaçmasın diye bir kolanın

Şişenin ağzını iyice kapamak gibiydi senden kaçışım

Hayatın düşsel balansıyla oynama lütfen

Bırak öyle kalsın

Sigara kokusu sinmiş üstüme

Sen içtiği sigarada boğulan bir adamsın...

                            Jezebel Del Adel

Yavuz Çetin'e dair


yokluğunun bilmem kaçıncı yılında saymadım ben değişen birşey yok...
Boğaziçi bazen gülümsüyor ama çoğu kez üzgün kendini affetmiyor sen vazgeçerken herşeyden nasıl sana engel olamadı diye bazen gözyaşı döküyor bazen durgun bazen hırçın kıyılara vuruyor periler nasıl oldu da sen düşerken saten gergeflerini geremediler uyuyamıkalmışlardı?
bu bir intihar değil veda da değil hayal ediyorum boğaza nazır biranı yudumluyorsun bir yerlerde yada bir sigara yakmışsındır haliç köprüsünde...
sen olmak zordur ne gitarın telleri çıkarır artık senin dokunduğun sesleri nede kimse senin kadar cesaretle boğazın üstünden geçip düşler ülkesine ulaşır
seni anlamak zordur kimse bilmez herşeyi yoluna koymaya başlarken vazgeçişini ne fısıldadı boğaz rüzgarı sana?
hangi melek aklını çeldi?vazgeçtin kendinden belkide diyorum yenilmedi...denizin mavisine dalmışken ayağı takılıp düştü yada kötü ruhlar itti seni sonsuzluğa belkide iyilik melekleri daha fazla üzül istemedi git dedi gök kuşağını başka ülkede izle
vazgeçmedi dedim yavuz çetin kaybetmedi...
seni çok seven insanlar tanıdım çogumuzun ortak noktasıydın buluşturdun bizi hepimizin dilinde aynı cümle keşke.... aynı anda senin sarkılarını kim bilir birbirinden habersiz kaç kişi dinledi kim bilir kaç kişi herşey nasıl başladıysa öyle biter diyip yepyeni rüzgarlara döndüler yüzlerini.
senden önce bu şehir düştüğünde ayağa kalkmayı bilirdi. Şimdi şehir kötürüm, şimdi şehir yağmurlarını boşvermiş güneş küsüp yüzünü dönmüş başka iklimlere...mevsimler geçiyor sensizlik boşlugu kaosa sürükleniyor ve ben bıraktıkların la yetinme çabasında bir tane daha sen olmayacağını biliyorum.özlüyorum özledikçe bir şarkı  olup geliyorsun dünyaya. yavuz çetin İstanbul'a ait diyorum İstanbul'u dinliyorum...
                                         Jezebel Del Adel